21 Ağustos 2015 Cuma

KGBT 14.Tur - Merve Deniz | Yalnızlık Cesaret İster - Yorum


Merhaba arkadaşlar :) Konuk yorumcusu olduğum sıradaki kitap Merve Deniz'den Yalnızlık Cesaret İster. Bilenleriniz mutlaka vardır ki kitap öncelikle wattpadde yayınlanmaya başladı ve ben de ilk olarak orada görüp okumaya başlamıştım. Konuyu bilmeden okumaya başlamıştım ve yine bir şirket aşkı demiştim. Kesinlikle ıssız bir adaya düşmelerini beklemiyordum ve yazarın bu denli değişik düşünmesi beni çekmişti. Tabi kitaplardaki çoğu erkek karaktere
aşık olmak gibi bi huyum olduğu için Arel Bozan da çekmişti beni :) (bir de bu karakter sorunlu bir geçmişe sahip yaralı bir adamsa bayılıyorum :) biraz sadistçe bi düşünce sanki :) ) Ah Arel Bozan kim mi? Önce kızımızı tanıyalım :) Rüya başarılı ve güzel bir iş kadını. Çalıştığı plazada yönetici olan, "Otoriter Despot" olarak anılan Arel Bozan'a aşık. Arel Bozan sert yapılı bir adam. Fakat bu sert ifadesinin altında başka bir adam, incinmiş bir çocuk var (en sevdiğimden :) ). Okumaya başladığınız andan itibaren Arel'in
içinde yaralı bir çocuk olduğunu hissediyorsunuz. Ama gelin görün ki oğlumuz tam bir kör. Rüya'yı, Rüya'nın ona olan aşkını görmüyor.

"Makyaj yapsam mı diye düşündü. Ne fark edecek ki diye geçirdi içinden. Öyle de, böyle de görmeyecekti Arel onu. Ne zekasını ne güzelliğini ne de başka bir şeyini... Sevmek bir tarafa, Rüya'nın farkında bile değildi."

Bir gün Arel ve Rüya iş seyahatine
çıkmak zorunda kalırlar. Rüya bu seyahatin hayatında her şeyi değiştireceğini, Arel'in artık kendisini görmezden gelemeyeceğini düşünür. Çünkü Rüya aşkını ilan etmeye karar verir. Bizim otoriter despotumuz sizce böyle bir ilanı nasıl karşılar?

"Ben bunun bir şaka olduğunu düşünmek istiyorum. Özellikle de böyle bir şey söylediğinizi duymamış olmayı istiyorum."

İşte size öküz :) (eh biz de öküz seviyoruz :) )
Bu şartlar altında artık çalışamayacaklarına karar verirler ve Arel Rüya'dan yarınki sunumu yaptıktan sonra otelden ayrılmasını ister. Rüya artık Arel'in hayatından tamamen çıkacağını düşünür ta ki korkunç bir planla ıssız bir adaya düşene kadar.

Adada açlık bir taraftan susuzluk bir taraftan geriyordu Arel ve Rüya'yı. Rüya her fırsatta Arel'i suçluyor. Tabi Arel'in canına tak ediyor.

"Neden susuyorsun Rüya?
Burada öleceğiz, hepsi senin yüzünden, sen dünyanın en aşağılık herifisin desene. Neden susuyorsun?"

Arel, çocukluğundan kalma korkuları, yalnızlıkları olan bir adam. Rüya öylesine iyi tanıyor ki Arel'i, onun içindeki incinmiş, yalnız adamı görüyor.

-"Onların göremeyip senin gördüğün neydi?"
-"Gözlerinin ardına gizlediğin kırgın adam."
Her ne kadar Arel o adamı iyi sakladığını düşünse de Rüya'dan saklayamamıştı. Adam o ıssız adada ölüp gidecek hala hep bi inkar hep bi gizlenme :)

"Bence sen benim kişiliğime kendince şiirsellik katmak istemişsin Rüya. Umarsız ve rahat olduğum doğru, ama kendimi sakladığım bir duvar yok hayatımda. Neysem oyum, hepsi yalın ve göz önünde."

Arel ve Rüya adada yaşam mücadelesi verirken, Arel
Bozan'ın böyle bir anda sevdiğini iddia ettiği bir kızla tatile çıkmayacağını düşünen gazeteci İnci bu işin içinde bir bit yeniği olduğunu düşünür ve Arel Bozan'ı bulmaya karar verir. Tabi bu o kadar da kolay olmayacaktır. Öncelikle bu korkunç planı düzenleyen sinsi, kötü kızımız Natali ile baş etmek zorundadır.

"Tehlikeli sularda yüzüyorsunuz. Sizin yerinizde olsam, bu kapıdan çıkar ve bir daha arkama bakmazdım."
Sizce İnci bu yılan Natali'ye pabuç bırakır mı? :) Tabi ki hayır ve İnci, Arel Bozan'ı bulmaya kararlıdır. Üstelik çiftimizin tek yardımcıları İnci de değildir.

Arel kendi iç dünyasıyla adeta bir savaş içerisindedir. Duyguları ve mantığı arasında gelgitler yaşamaktadır ve elinde olmadan Rüya'ya kapılmaya başlamıştır. Dolayısıyla aralarında ufak çaplı yakınlaşmalar da kaçınılmaz oluyor :) Ama bu öpüşmelerden sonra Arel hiç bir şey olmamış gibi davranır. Ve insan ister
istemez bu yakınlaşmaların Arel'in Rüya'ya acımasından dolayı gerçekleştiğini düşünüyor. Ama gelin görün ki otoriter despotumuz fazlasıyla düşünceli bir adam :)

"Allah aşkına seni istemiyorum demedim... Issız bir adada durumdan faydalanıyormuş gibi görünmek istemiyorum."

İsimsiz birinin onlara bıraktığı bir çanta sayesinde artık oltaları, terlikleri, bir süre yetecek konserveleri ve çikolataları vardır.
Normalde çok yemek yiyen Arel;

"Genç kız haklıydı, çok yemek yerdi. Ama bunun nedeninin çocukluğu boyunca aç kalması olduğunu ona söyleyemezdi."

Rüya'yı düşünüp fazla da yiyemez.   Böyle ara ara Arel'in çocukluğundan kesitler de okuyabiliyoruz. Şimşekten korkan ve babasının aç bırakarak hapsettiği bir çocuk düşünün. Böyle söyleyince bile içi cız ediyor insanın ki o satırları okurken ister istemez gözleriniz dolacak. Issız
bir adada bir insan duvarlar arkasına sakladığı korkularını ne zamana kadar oraya hapsedebilir? İşte Arel de sonunda o duvarlarını yıkıp Rüya'ya bütün çıplaklığıyla teslim oluyor.

"Sabırla babamın gitmesini beklerdim. Çünkü bilirdim, eğer beni görürse sabah sevgisini göstermeden gitmezdi. Onun sevgisi canımı çok acıtırdı Rüya. Bir gün saklandığım yeri keşfetti. Beni öyle çok severdi ki bazen başım dönerdi Rüya. Annemi daha çok arardım o zamanlarda.
Ama o hiç yoktu. Ne kolum kırıldığında, ne de kaburgalarım zedelendiğinde gelmedi yanıma. Ama ben hiç vazgeçmedim ondan. Her gün ona yazdım. Ama babamın bana olan sevgisini ona anlatamadım Rüya. Söyleyemedim."

Böylesine acı çeken bir çocuğun sevgiyi ifade edişi, anlayışı bu satırlar. Bu itiraf Arel için büyük bir adım Rüya için gerçek Arel'i tanımanın coşkusu.

"Seni seviyorum Arel.
Düşünemeyeceğin kadar. Canını acıtan her şeyi yakıp küle çevirecek kadar, evrenin bütün öfkesini üzerlerine yağdıracak kadar. Ve seni öyle çok seveceğim ki bir daha hiç kimse, hiçbir şey üzemeyecek seni. Sana dokunmalarına asla izin vermeyeceğim. Ve ne yaparsan yap, beni ne kadar itersen it, gitmeyeceğim, anlıyor musun? Sana sevginin aslında ne olduğunu öğretene kadar gitmeyeceğim."

Rüya kadar güzel seven bir kadın
görmedim daha. Arel ona kendini açmasa da, sevgisini dile getiremese de Rüya inatla vazgeçmedi adamdan. Çünkü bir gün Arel'in bütün duvarlarını yıkacağını ve tamamen Rüya'ya açılacağını biliyordu.

"Zor bir insanım, kabul ediyorum. Ve kolaylaşacağını da söylemiyorum. Bundan emin değilim Rüya. O sınırı aşan sen olmasaydın, kapalı tuttuğum kapıları ben açacaktım sana... Sanrılarımla savaştım ki hala da savaşıyorum. Seni tüm kalbimle
sevmek istiyorum. Ve eğer izin verirsen, bunu tüm hayatım boyunca sürdürmek istiyorum."

Arel, Rüya'ya dair bu zamana kadar hissetmediği her şeyi hissediyordu. Onsuz yaşayamayacağını, o olmadan hiçbir şeyin tadı olmayacağını düşünüyor. Rüya hastalandığında bile darmadağın oluyor.

-"Neden ağlıyorsun?"
-"Ateşini düşüremiyorum. Bütün gece o ilaç şişelerine bakıp durdum ama cesaret edemedim.
Seni kaybetmekten çok korkuyorum Rüya."

Ama bir türlü onu sevdiğini dile getiremiyor. Çünkü sevgi nedir bilmeyen bu yaralı adam bu zamana kadar kimseye o iki kelimeyi söyleyememiş.

Tam bütün umutları tükenmişken bir mucizeyle o ıssız adadan kurtuluyorlar ve zor da olsa bütün engelleri aşıp kaldıkları yerden devam etmeyi başarıyorlar. Aslında bu ada sayesinde Arel tüm zincirlerini kırıp, herkese karşı
takındığı o maskeden kurtuluyor. 

"Kahramanın beceremediği tek şey de buymuş. Asıl maskeyi altında kendine karşı takmış. Kendini ne kadar kötülese de prenses onun içindeki güzelliği görebiliyormuş."

Rüya Arel'in prensesi, Arel Rüya'nın kahramanı olup güzel bir masal yazıyorlar ve Arel aslında yalnızlığın değil de kendini sevgiye adamanın cesaret istediğini öğreniyor.
Size sevginin ne demek olduğunu öğretecek olan bu kitabı mutlaka okumalısınız. Kesinlikle Merve Deniz'in kalemine hayran olacaksınız.

3 Ağustos 2015 Pazartesi

KGBT 13.Tur * TEKLİF - Emily Snow * Yorum



Merhabalar :) Bu seferki konuk yorumcu olduğum kitap Emily Snow'dan Teklif. Aslında Novella yeni yeni okumaya başladığım bir yayınevi. İlk okuduğum kitapları Milyonluk Kirli Sır ve Milyonluk Günahkar Düet adlı kitaplardı, kesinlikle sevdiğim bir seri ve bu tur kitabımızı da sevdim. Hadi başlayalım yoruma :)

Esas kızımız Sienna, her an kovulmaya hazır bir film kostümcüsü ve ailesiyle pek görüşmeyen bir kız. Tabi ailesiyle arasının iyi olmamasının sebebi kendisi değil. Sorunlu bir anneye ve kendisiyle çok önemli bir şey olmadığı sürece iletişime geçmeyen bir erkek kardeşe (Seth) sahip. Bir gün Seth, Sienna ile iletişim kurmaya karar verir ki Sienna bunun altından iyi bir şey çıkmayacağını bilir ve annesinin yine başını belaya soktuğunu düşünür. Fakat bu sefer başı dertte olan Sienna'nın çok sevdiği büyükannesidir. Yeni ev sahibi tahliye ister ve bilin bakalım yeni ev sahibimiz kim? Evet evet Lucas Wolfe :) Mahkeme salonunda karşılaştıkları an Sienna'yla bir geçmişi olduklarını anlıyoruz ve Sienna'yı Lucas'ın geçmişi hatırlamamasını dilerken buluyoruz ki kesinlikle hatırlıyor :)

"Bu sırıtış, iki yıl önce beni yatağına kelepçelemesine izin vermediğim anda, bana evinden defolup gitmemi söylemeden önce takındığı sırıtışla aynıydı."
Veee Lucas çekici, seksi, yakışıklı ve tahmin edebileceğiniz gibi mükemmel fiziği olan bir rock yıldızı. Dövmeleri olduğundan da bahsetmiş miydim? :)

Sienna Lucas'ı bir türlü aklından çıkaramıyor ki kim olsa çıkaramaz:) Sürekli karşılaşmaları da kaçınılmaz oluyor. Bir gün Lucas'ın asistanı Kylie, Sienna'ya büyükannesinin evini kuratarabilecek bir yol olduğunu söyleyip onunla buluşmak istiyor. (Lucas'a delicesine aşık bir asistan gelmesin aklınıza yazar bu klişeyi kullanmayıp farklı bir olay yaratmış :) ) Ama bir bakmışız Sienna Lucas'la 
buluşuyor.

"Adam, yemek yemek gibi basit bir şeyi baştan çıkarma sanatına dönüştürüyordu. Onun dudaklarımı dişlerinin arasına almasını hayap ederken kendi dudağımı ısırdığımı fark ettim."

Tabi bu buluşma her şeyin başlangıcı olacak bir buluşma. Lucas'ın Sienna için bir teklifi var.

"Sana...hizmetlerin karşılığında Bayan Previn'in evini teklif ediyorum. On gün. Benim  kurallarım. Tek yapman gereken, her ihtiyacımı karşılamak. Sonra büyükannenin evini almayacağıma dair sözleşmeye kendi imzamı atacağım."

Lucas, Sienna'yı akıl almayacak derecede çok istiyor. Tabi Sienna yan çizmeye başlayınca Lucas bu teklifin içinde seks olmadığını söylüyor çünkü adam emin Sienna'nın kendisine geleceğinden :)

"Ah, sevişeceğiz, Sienna. İnan bana, seni gözüme kestirdiğim andan beri bu zaten kesin bir şey. Ancak bu sefer bana yalvaran sen olacaksın, tersi değil. Ve bunu yaptığında kendini bana vermeye tamamen hazır olmuş olacaksın."

Sienna işe başladığı anda Lucas'la aralarındaki ateşli anlar kaçınılmaz oluyor tabi. İkisi de bu durumun farkında. Lucas, Sienna'yı istediğini inkar etmiyor ama Sienna'nın korkuları var.

"Fark ettiğim diğer bir şey de yanında olduğum sürece Lucas'ın  beni uzaklaştırıp sonra yine kendisine çekmeye devam edeceğiydi. Ve beni, geriye hiçbir şeyim kalmayana dek tüketecekti."

Bu durum sizce ne kadar devam edebilir? Sienna nereye kadar kaçabilir? Ve en önemlisi Lucas'a daha fazla direnebilir mi?

"...biliyordum ki onun dünyası hakkındaki her şeyi öğrenmeye hazırdım. Kalbimi kaybetme riskine rağmen."

Eh kim olsa karşı koyamazdı Lucas gibi bir adama :)

Her çift gibi Lucas ve Sienna da bazı zorluklar yaşayıp bunları atlatıyorlar. Bu süreç içinde birbirlerine çok şey katıyorlar. Lucas Sienna'ya kendini insanlara ezdirmemeyi, savunmayı; Sienna ise Lucas'a cesur olmayı öğretiyor. Bu zamana kadar okuduğum kitaplar arasında en güzel sona sahip olan kitaplardan biri oldu. Mutlaka Lucas Wolfe ile tanışın derim :) Ve unutmadan "Google  
arkadaşındır" ;) :)